Dijital dünya mekan tanımaksızın artık her yere girdi. Onlar olmadan iş hayatımızda mesafe alamaz, öğle yemeklerimizi sipariş edemez, iş çıkışı eve gideceğimiz yolu bulamaz olduk. Nihayetinde eve geçtiğimizde dahi hemen her şeyi masaya attığımızda bile aklımız hep onlarda kalıyor. Hemen hemen herkesin hayatı böyle şekillenir oldu. Bu alışılagelmiş ve fark edilmeyen sürecin elbette eksileri var ve ev içerisinde ki popülasyon bundan nasibini alıyor.
Araştırmalar gösteriyor ki erken yaşta teknolojiyle tanışan ve günde birkaç saatini onların başında geçiren 0-2 yaş arasındaki çocuklarda ciddi görme bozuklukları tespit edilmiş. Bebeklerde derinlik-boyut ve zaman-mekan gibi önemli olgularda da zayıflıklar saptanmış. Sonraki süreçte okul hayatına başlayan çocukların artık ders kitaplarına, dergilere ya da romanlarına aynı bir tablet gibi baktığı ve eğitimlerini olumsuz yönde etkilediği gözlenmiştir. Belki de öğrenme anlamında en verimli oldukları 2-6 yaş arasında da böylesi teknolojik bombardımana maruz kalan çocukların odaklanma ve sosyal hayatta pasif olma durumlarıyla da karşı karşıya kaldıkları diğer eksi sonuçlar arasına da girmiştir. Ahlak, gelenek ve görenek gibi karakterlerinin kolonlarının meydana geleceği bu yaşlarda çocukların söz ve davranışlarında da bozukluklar yaşadıkları görülmüştür. Yavrularımızın böylesi küçük yaşlarda ailenin içinde olması, ebeveynler ile sosyal paylaşımda bulunması, ruhen sağlıklı olması açısından önemlidir.
Öte yandan çıkar amaçlı söylenen şunu yaparsan tabletinle vakit geçirmene izin veririm gibi mükafatlar da verilmemesi gerekmektedir. Onlara daha ilgi çekici ve sosyal statü kazanmalarına zemin hazırlayacak organizasyon ödüllleri verilmelidir. Unutmayalım ki günümüz gençlerinde hiçbir şey yapmama arzusu günden güne artmaktadır. Film izlemek, oyun oynamak onlara ders çalışmaktan daha renkli gelmektedir.
Ruhun kıkırdaktan kemiğe doğru dönüştüğü ufak yaşlarda gerekli ehemmiyeti göstermek oldukça önemlidir.